Tolerans Penceresi: Hayatın Gürültüsünde Kendine Alan Açmak

Tolarans penceresi nedir?

Tolerans Penceresi: Hayatın Gürültüsünde Kendine Alan Açmak

Hiç kendi iç sesinin bile sesini duyamadığın oldu mu?

Trafikte sıkışırken, WhatsApp mesajları arka arkaya düşerken, “Acil” etiketli e-postalar gelirken, başkalarının beklentileri üstüne üstüne gelirken… İçinde bir yer var, ne kadar bağırsa da kalabalıkta kayboluyor.

Bazen şöyle deriz ya: “Taş olsa çatlar.”

Çünkü herkesin bir sınırı var. Ama sınırlarımızın nerede başladığını ve nerede bittiğini çoğumuz bilmiyoruz.

Psikolojide “tolerans penceresi” denilen bir kavram var. Basitçe anlatayım: Sinir sistemimizin rahatça işleyebildiği, bizi taşıyabildiği bir aralık. Bu aralıkta kaldığımızda, dışarıdan gelen stres ve duygusal dalgalanmalarla baş edebiliyoruz. Tepki vermek yerine yanıt verebiliyoruz. Kendimize sadık kalabiliyoruz.

Ama pencerenin dışına çıktığımızda ya taş kesiliyoruz, ya patlayıp saçılıyoruz, ya da kendimizden bile kaçıyoruz.

Gözlerimiz dolar ama bir damla yaş akmaz bazen.

Bazen de ufak bir söz bizi gözyaşlarına boğar.

Bazen öfkeden ellerimiz titrer, kalbimiz gümbür gümbür atar ama susar kalırız.

Bazen de küçücük bir uyarı, yumruğumuzu masaya indirmemize sebep olur.

Düşünsene… Senin tolerans penceren ne kadar geniş?

Hangi ortamlarda genişliyor, hangi insanlarla daralıyor?

Hangi anlarda kendini yönetebiliyor, hangi anlarda kendine bile yabancılaşıyorsun?

Kendine şu soruyu sorabilir misin:

“Ben ne zaman kendimden taşarak akıyorum, ne zaman kendime sığabiliyorum?”

Pencereyi Günlük Hayata Nasıl Uyarlayabiliriz?

Hayat hızla akarken pencerenin daraldığını fark etmek kolay değil. Ama bedenimiz bize küçük işaret fişekleri gönderiyor:

  • Omuzların kulaklarına kadar çıkmışsa,
  • Nefesin sığlaşıyorsa,
  • Miden düğüm düğüm olmuşsa,
  • Çeneni sıktığını fark ediyorsan…

Penceren daralıyor olabilir. Böyle anlarda durabilmek çok kıymetli.

Kısa bir yürüyüş yapmak, 3 derin nefes almak, gözlerini kapatıp kendine “Şu an buradayım” demek bile pencereni birkaç santim genişletebilir.

Gevşeme alanları yaratmak, sinir sistemine “Tehlike yok” mesajı verir. Sabah kahveni sessizlikte içmek, bir akşam yemeğini telefonsuz yemek, birkaç dakika müzik dinleyerek gözlerini kapatmak… Bunlar pencereni genişleten küçük pratiklerdir.

Ve en önemlisi: Duygularını bastırmak yerine fark etmek.

Kızgın olduğunu hissettiğinde “Kızgın değilim” demek yerine “Kızgınım ve bunu yönetebilirim” diyebilmek, pencerenin içinde kalmanı sağlar.

İlişkilerde Tolerans Penceresi

En çok sevdiklerimizle sınanır pencere.

Bir çiftin tartışmasını düşün. Tartışma sırasında birinin sesi yükselir, diğerinin kalp atışları hızlanır. Tartışma büyür, pencerenin dışına taşarlar. Sonrasında ikisi de pişman olur.

Pencerenin genişliği ilişkilerin kalitesini belirler. Tolerans penceresinin içinde kalmak, duyguları bastırmadan ifade edebilmek, kalp kırmadan sınır çizebilmek, öfkeyi şefkatle yönetebilmek demektir.

Ebeveynlikte de aynısı geçerlidir. Çocuğun yaramazlık yaptığında bağırmak yerine derin nefes alıp yanıt vermek… İşte bu, tolerans penceresi sayesinde mümkün olur.

Tolerans Penceresi Neden Önemlidir?

Çünkü pencerenin genişliği, hayatı nasıl yaşadığımızı belirler.

“Hayat zaten zor, bir de ben kendime zorluk çıkarmayayım” diyebilmek için gerekir.

Kendine şefkat gösterebilmek, sakin kalabilmek, düşünerek hareket edebilmek için gerekir.

Özellikle hızlı akan, seslerin çok çıktığı, beklentilerin ağırlaştığı modern dünyada kendi iç sesimizi kaybetmemek için bir pencereye ihtiyacımız var.

Bir atasözü der ki:

“Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir.”

Tolerans penceresi de böyledir. Bir anda açılmaz. Küçük küçük, ama sürekli pratiklerle genişler. Her sabah yaptığın bir nefes egzersizi, bir bardak su içerken farkındalıkla yudum almak, bir yürüyüşte kuş seslerini duymak… Bunlar damlaların sürekliliği gibidir.

Ve bir gün bir bakarsın, eskiden seni alt üst eden bir olayda bile daha sakinsin. Eskiden hemen kabuğuna çekildiğin bir anda bile kendini ifade edebiliyorsun. O an anlarsın ki pencereden ışık içeri girmeye başlamış.

Tolerans Penceresini Nasıl Genişletebiliriz?

Tolerans penceresi geniş bir kapı gibi bir anda ardına kadar açılmaz; bir çiçeğin sabırla tomurcuklarını açması gibi, yavaşça, sebatla genişler. Peki nasıl?

Bedenle Bağlantı Kurmak: Gün içinde bedenine dönüp “Şu an ne hissediyorum?” diye sormak, omuzlarını gevşetmek, nefesine odaklanmak pencereni genişletir.

Nefesle Alan Açmak: Derin, yavaş nefes almak sinir sistemine “Güvendesin” mesajı verir.

Duygulara İzin Vermek: Bastırmak yerine duyguları adlandırmak, onları yönetilebilir hale getirir.

Düzenli Uyku ve Dengeli Beslenme: Yorgun bir bedenin tolerans penceresi dar olur; bedenini beslemek sinir sistemini güçlendirir.

Farkındalık Anları Yaratmak: Kahve molalarında telefonsuz oturmak, gün içinde 3 dakika sessizce nefes almak, yavaşlamayı hatırlatır.

Sınır Çizmek: Seni sürekli pencerenin dışına iten ortamlardan uzaklaşmak veya mesafe koymak kendine alan açmaktır.

Destek Almak: Gerektiğinde profesyonel destekle geçmiş yaraları onarmak pencerenin çerçevesini güçlendirir.

Unutma, tolerans penceresini genişletmek bir gelişim yarışı değil, kendini koruma ve kendine alan tanıma pratiğidir.

Bugün Kendine Sor

“Bugün pencereyi bir santim genişletecek ne yapabilirim?”

“Kendime alan tanımak için neyi değiştirebilirim?”

“Kendi sesimi duyabilmek için hangi sesi kısmam gerekiyor?”

Ve kim bilir…

Belki de bu yazıyı okuduktan sonra, hayatın gürültüsü içinde kendi sesini duymaya başlarsın.

Dilerim kalbinin ritmiyle uyumlu bir alan bulur, kendine taşmadan sığabildiğin geniş bir pencere açabilirsin.

Yorum gönder